Genel

Dövizle Yapılan Sözleşmelerin Uyarlanması

Modern ülkeler, hukuk sistemleri içerisinde ‘sözleşme serbestliği’ ilkesini benimsemiştir. Türk Hukuku’nda da bu ilke, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun sözleşmenin özgürlüğü başlıklı 26. Maddesinde yer alan ‘’Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.’’ maddesi ile karşımıza çıkar. Bir sözleşmeye taraf olacak kişiler, yasaların çizdiği çerçeve içerisinde hukuka uygun olduğu müddetçe şartları belirlemekte özgürdür. 

Sözleşmeler, tarafların yerine getirilmesi gereken bir takım borçların yükümlülüğünü hüküm altına alır. Özgür ve serbest iradesi ile sözleşmeye taraf olan kişi, sözleşme ile yüklendiği borçlara sadık kalmayı kabul eder. Fakat bazı koşullarda sözleşmelerde yer alan edimlerin hayata getirilmesi, tarafların kontrolünde olmayan durumlar sonucunda mümkün olmayabilir.

Aşırı ifa güçlüğü olarak da adlandırılan bu durumda, tarafların üstlendikleri edimleri yerine getirmelerinin beklenmesi hukukun temel ilkelerine ve hakkaniyete aykırılık teşkil edecektir. Örneğin; dövizle yapılan sözleşmeler, döviz kurlarındaki öngörülemeyen artışların ardından ifası mümkün olmayan bir hal ortaya çıkartabilir. Sözleşmeye bağlılık ilkesinin istisnalarından biri olan bu durumda sözleşmenin yeni şartlara göre uyarlanmasının talep edilmesi, hukuken mümkün kılınmıştır. 

Dövizle Yapılan Sözleşmelerin Uyarlanması Nedir?

Dövizle Yapılan Sözleşmelerin Uyarlanması Nedir?

Sözleşmenin uyarlanması kavramı, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan ve aşırı ifa güçlüğünü düzenleyen 138. maddeden hukuki temelini almaktadır. İlgili madde ‘’Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.’’ hükmünü içerir.

Yasanın açıkça belirttiği üzere yabancı para cinsinden belirlenmiş sözleşmelerde aşırı ifa güçlüğünün öne sürülmesini gerektirecek sebeplerin meydana gelmiş olması hâlinde uyarlama yapılması mümkündür. Uyarlamanın mümkün olmaması hâlinde sözleşmeden dönme hakkı da ilgili kanun maddesi uyarınca borçlu tarafından kullanılabilir.

Aşırı ifa güçlüğünün meydana geldiğinin ileri sürülebilmesi için değişen koşulların öngörülememesi ve öngörülebilmesinin de taraflardan beklenemeyecek nitelikte olması gerekir. Örneğin; enflasyonist bir ortamda yapılan Türk lirası cinsinden sözleşmelerde ifa güçlüğünün öne sürülmesi, değişen koşulların öngörülebilir olması nedeniyle kabul görmeyecektir. 

Sözleşme, borçlularını döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmalara karşı korumayı ve dürüstlük kuralına aykırı olarak sözleşme taraflarının kendilerinden kaynaklanmayan gelişmelerin sonuçlarına katlanmalarının önüne geçmeyi hedefler. İş bu düzenleme ile taraflara sözleşmenin yeni koşullara göre uyarlanmasını talep etme hakkı verilmiştir. Döviz borcunu kapsayan sözleşmelerin değişen koşullara göre uyarlanmasının mümkün olmaması hâlinde sözleşmeden dönme hakkı da yasada yer bulmuştur. Düzenli olarak yerine getirilmesi gereken bir borcu içeren dövizle yapılan sözleşmelerde doğrudan sözleşmenin feshedilmesi talep edilmelidir. 

Ayrıca belirtmek gerekir ki Türkiye’de yerleşik kişilerin kendileri arasında yapacakları sözleşmelerde bedelin döviz cinsinden belirlenmesi, Türk parasını koruma hakkındaki 32 sayılı kararda yapılan 12.09.2018 tarihli değişiklik ile yasaklanmıştır. Bu noktada sözleşme tarafı olan kişilerin kendi aralarında bir anlaşmaya varması veya uyarlama davası açmak suretiyle bedelin uyarlanması yoluna gidilmesi mümkündür. 

Sözleşmenin Uyarlanabilmesi İçin Gereken Şartlar Nedir?

Sözleşme uyarlama davası, dövizle yapılan sözleşmeler de dahil olmak üzere pek çok sözleşme türünde gündeme gelmektedir. Uyarlama davasının açılabilmesi için ise bazı şartların mevcut olması gerekir. Bu şartlar şu şekilde özetlenebilir:

Olağan dışı bir durumun meydana gelmiş olması: Uyarlama davası açılabilmesi için sözleşmenin imzalandığı tarihte ortada olmayan, sözleşmenin ifası sırasında meydana gelmesi öngörülmeyen ve öngörülmesi de taraflardan beklenemeyen değişikliklerin vuku bulmuş olması gerekir. 

Uyarlamaya başvurma hakkından feragat edilmemesi: Taraflar arasında değişen koşulların etkileri görüldükten sonra uyarlama hakkından feragat edilmesi mümkündür. Serbest irade ile verilen feragat beyanı hukuken geçerli olur ve uyarlama davası açılmasını engeller. Fakat sözleşme ile birlikte verilen uyarlamadan feragat beyanı, olağan dışı koşulların meydana gelmesi hâlinde uyarlama davası açılmasının önüne geçmez. Dürüstlük kuralı ve hakkaniyet bakımından bu türdeki kayıtların geçerli sayılmayacağı yönünde istikrarlı Yargıtay ilamları mevcuttur. 

Borcun ifasının aşırı güçleşmesi: Meydana gelen olayların sözleşme temelini yıkıcı bir etkisi olmalıdır. Diğer ifade ile yeni koşullar altında sözleşme taraflarından birinin veya hepsinin, yükümlü bulundukları edimleri ifa etme konusunda aşırı güçlük çekmeleri gerekir. Sözleşme şartlarının sarsıcı şekilde değişmemesi hâlinde uyarlama davası açılması, ahde vefa ilkesine aykırılık teşkil edeceğinden ifa güçlüğünün bu koşula uyması gerekir. 

Uyarlanması talep edilen sözleşmeden doğan borçların yerine getirilmemesi: Herhangi bir itiraz olmaksızın borcun yerine getirilmesinin ardından geriye dönük olarak sözleşmenin uyarlanması talep edilemez.

Sözleşmenin sürdürülmesinin dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi: Uyarlama talep eden sözleşme tarafının, değişen koşullar altında aynı borcu yerine getirmeye yükümlü tutulmasının hukukun temel ilkelerinden olan dürüstlük kuralına aykırı düşmesi gerekir. 

Uyarlama Davası Nedir?

Uyarlama Davası Nedir?

Yukarıda anlatılan koşul ve şartların mevcut olması hâlinde taraflarca sözleşmenin uyarlanması talebi ile mahkemeye başvurulur. Uyarlama davası olarak adlandırılan bu dava türünde hakim, herhangi bir yasal çerçeve içerisinde değerlendirme yapmak zorunda değildir. Her uyuşmazlığa ilişkin meydana gelen değişiklik, koşulların karşılanması ve sözleşmesel ilişkinin temeli hakim tarafından incelenir ve uyarlama talebi hakkında karara varılır. 

Hakim tarafından dava şartlarının karşılanmış olup olmadığına ilişkin incelemenin gerçekleştirilmesinin ardından uyuşmazlığa ilişkin öne sürülen iddialar dinlenir. Mahkeme, gerek görmesi halinde sözleşmenin türüne göre keşif işleminde bulunabileceği gibi bilirkişi marifetiyle hazırlanacak rapor tanzim ettirebilir. Sözleşmenin varlığına ilişkin itirazlar uyarlama davasının içerisinde incelenemez. Hakim tarafından yalnızca var olduğuna ilişkin husumet bulunmayan sözleşmelerin uyarlanmasına karar verilebilir.

Yazıya konu dava türünü incelemekle görevli mahkemeler Sulh Hukuk Mahkemeleri’dir. Yetki hususunda ise emredici bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmede yasal şartlar karşılanacak şekilde bir yetki anlaşması yapılmış ise yetkili mahkeme taraflarca belirlenebilir. Sözleşmenin ifa edileceği yer, davalının yerleşim yeri veya uyarlama talebi bir kira uyuşmazlığından doğuyor ise taşınmazın bulunduğu yerdeki mahkemeler yetkili olarak ilgili davaları inceleyebilir.

Uyarlamanın Mümkün Olmaması Halinde Sözleşmeden Dönme İmkânı

Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinde, aşırı ifa güçlüğü sebebiyle sözleşmenin uyarlanması ile birlikte uyarlamanın mümkün olmaması hâlinde sözleşmeden dönme hakkı belirlenmiştir. Buradaki iki seçenek, uyarlama başvurusunda bulunacak kişiye seçimlik bir tercih hakkı sunmaz.

Sözleşmeden dönülmesi, uyarlamanın uygulanamadığı hallerde ve hakimin takdiri ile mahkemeye başvuran tarafa sözleşmeden dönme imkânı tanınır. Sözleşmenin düzenli olarak yerine getirilmesi gereken bir borcu taraflara yüklediği takdirde ise sözleşmeden dönme yerine sözleşmenin feshedilmesi gündeme gelir. Bu durumun en yaygın örneği kira sözleşmeleridir. 

Pandemi, enflasyon, dövizde yaşanan ani ve büyük artışlar, doğal afetler gibi olağanüstü koşulların meydana gelmesi hâlinde tarafların üstlendikleri sözleşmelerden doğan borçların yerine getirilmesi güçleşebilir. Bu yönde yasal bir hak olarak düzenlenmiş uyarlama davasına ilişkin atılacak adımların, hak kayıplarına sebebiyet vermemek adına özenle atılması gerekir.

Bu sebeple uyarlama taleplerinize ilişkin hukuki süreçlerinizde tecrübeli kadrosu ile müvekkillerinin hizmetinde olan Sinan Eroğlu Hukuk ve Danışmanlık Ofisi’ne başvurabilirsiniz. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu