Ceza Hukuku

Şahsi Cezasızlık Sebepleri

Hukuk, bir topluluğun belirli kurallar çerçevesinde bir arada yaşamalarının temini olan haklar ve kurallar bütünüdür. Hakların kullanımı ve hukuki sorumluluğun mevcudiyeti dahi bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Toplumu oluşturan her bireyin farklı olması ve çeşitli toplumsal rollerin sorumluluğu esas alınarak hukuki düzenlemeler geliştirilmiştir.

Kişilerin bu temel çeşitlendirmedeki özel durumlarına karşın cezai yaptırıma bağlanan hukuki kuralların esnetilmesi gündeme gelmiştir. Örneğin bir çocuğun, çocuk olduğu için hayatın gerçeklerini ayırt edebilmesi oldukça güçtür. Bu yönde pek çok örnek verilmesi mümkün olup bireyin özel durumu nedeniyle şahsi cezasızlık kavramına tabi olduğu durumlar mevcuttur. 

Şahsi Cezasızlık Nedir?

Şahsi cezasızlık sebepleri, cezai düzenlemeler içeren kanun maddelerinde belirtilen suçun unsurları dışarısında kalan; suç içeren eylemin meydana geldiği anda var olan ve failin işlediği suç hakkında cezalandırılmamasına karar verilmesi ile sonuçlanan nedenler bütünüdür.

Hukuki bir tanım olan şahsi cezasızlık, modern hukuk düzenlerinin genelinde mevcut bulunur. Türkiye’de cezasızlık sebepleri, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun çeşitli kısımlarında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler bazı suçları şahsi cezasızlık ilkesi dışında tuttuğu gibi kişilerin aile bağları, meslekleri, kamu görevleri ya da hukuki ehliyetleri gibi çeşitli değişkenleri göz önüne alır.

Şahsi cezasızlık ilkesi, meydana gelmiş olan eylemi suç olmaktan çıkartmamaktadır. İşlenen eylem suçtur fakat failin cezalandırılmamasını gerektiren yasal bir sebep mevcuttur. Fail işlediği eylemden dolayı cezalandırılmasa dahi tedbiren müsadere gibi yaptırımlar uygulanması gündeme gelebilir. İştiraki olarak birlikte işlenen suçlardan ötürü yargılananlardan birinin şahsi cezasızlık halinin bulunması durumunda diğerlerinin de cezalandırılmaması gündeme gelmeyecektir.

Her birey, şahsi cezasızlık durumuna göre kendi eylemlerinden yine sorumlu olacaktır. Ayrıca cezayı kaldıran şahsi sebebin suçu oluşturan fiilin işlendiği tarihte mevcut olması gerekir. Suçu işlerken cezai sorumluluğu bulunan kişinin, sonradan ortaya çıkan nedenlerden ötürü şahsi cezasızlık ilkesinden yararlanması mümkün değildir. Failin şahsi cezasızlık halini bilip bilmemesinin ise neticede bir önemi yoktur. 

Şahsi cezasızlık ile cezada indirim yapılmasını gerektiren sebeplerin birbiriyle karıştırılmaması da önem arz etmektedir. Örneğin Türk Ceza Kanunu’nun 167. maddesi “Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. 

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.” hükmü, iki kavram arasındaki farkı göstermektedir. Şahsi cezasızlığı gerektiren hallerde fail hakkında herhangi bir şekilde cezaya hükmedilmesi mümkün değildir. Cezai indirimi gerektiren durumlarda ise yasada gösterilen oranlarda cezada indirim yapılması söz konusudur. 

Şahsi Cezasızlık Nedir?

Şahsi Cezasızlık Sebepleri Nelerdir?

Cezayı kaldıran şahsi sebepler, bazı suçlara özgü kurallar olarak düzenlendiği gibi genel olarak tüm eylemleri etkileyen şekillerde de düzenleme alanı bulmuştur. Bu sebepleri maddeler halinde özetlemek şu şekilde mümkündür:

Kanun hükmünün yerine getirilmesi ya da amirin emri ile işlenen eylemler sırasında meydana gelen suçlar, şahsi cezasızlık sebeplerinden biridir. Burada hukuka aykırı olduğu açıkça belli olan emirlerin yerine getirilmemesi gerektiğine ilişkin düzenlemeler de ayrıca incelenmelidir. Fakat kural olarak kanunun gereği olarak ya da bir amirin emri neticesinde işlenen fiillerden bireysel sorumluluğun mevcut olmadığı söylenebilir.

Kişinin kendisine ya da bir başkasına yöneltilen mutlak bir saldırıyı def etmek suretiyle, saldırıyla orantılı olacak şekilde gerçekleştirdiği fiiller meşru savunma olarak adlandırılır ve cezasızlık sebebi olarak düzenleme alanı bulur.

Bir hakkın kullanımı ya da ilgilinin hukuka uygun rızasının bulunduğu hallerde de cezasızlık gündeme gelir. Örneğin bir kişinin arkadaşının rızası ile otomobilini kullanması hırsızlık suçunu oluşturmaz. Uygun rızanın varlığı, failin cezalandırılmamasını gerektiren bir sebep olarak ortaya çıkar.

Yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı da cezasızlığı gerektiren sebeplerdendir. Fiil ve hak ehliyeti kavramının temeli, kişinin ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmasına dayanır. Yaşı küçüklerin ya da aklen sağlıklı durumda olmayanların işleyecekleri eylemlerden dolayı cezalandırılmaları hakkaniyetli değildir. 

Geçici olarak iradeyi sakatlayan maddelerin etkisi altında iken işlenen suçlarda da bu ilkeden yararlanılması mümkündür. Fakat bir kişinin kendi isteğiyle sarhoş olması ya da uyuşturucu madde kullanması ve bunun neticesinde suç işlemesinin hukuki olarak korunması mümkün değildir. Burada failin kendi iradesi dışında bu maddelere maruz bırakılmış olmaları esastır. 

Ayrıca yasama eylemini gerçekleştiren milletvekillerinin, yasama sorumsuzluğu adı altında cezai dokunulmazlıkları bulunur.

Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Sonuçları Nelerdir?

Şahsi cezasızlık sebeplerinin mevcut olmasının ceza yargılamasının her aşamasında belirli sonuçları mevcuttur. Ceza yargısında ilk evre, savcılık tarafından yürütülecek olan soruşturma evresidir. Soruşturma aşamasında savcılık makamı, yaptığı incelemeler ve topladığı somut deliller ışığında bireyin şahsi cezasızlık sebeplerinin mevcut olduğunu tespit eder ise; soruşturmayı doğrudan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sona erdirebilir ve ceza davası açılmamasını talep edebilir.

Kovuşturma aşamasında ise mahkeme, bu sebeplerin varlığı halinde fail hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verebilir, ya da suçun cezası üzerinden indirim sebeplerini gözeterek indirimde bulunabilir. Şahsi cezasızlığa ilişkin talepler, bu nedenle yargılamanın her aşamasında öne sürülebilir. 

Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Sonuçları Nelerdir?

Şahsi Cezasızlık ile İlgili Yargıtay Kararları

Şahsi cezasızlık kavramına ilişkin emsal teşkil eden kararların incelenmesi, konuya ilişkin uygulamadaki uyuşmazlıkların giderilebilmesi adına oldukça önemlidir. Bu hususta bazı kıymetli içtihatlara aşağıda yer verilmiştir:

“…mala zarar verme suçunun üst soy alt soy veya bu derecede kayın hısımın zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmayacağının belirtilmesi karşısında sanık hakkında bu suçtan ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmediği…” (Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 2013 / 16545 K. sayılı ilamı)

“…Suça sürüklenen çocuğun, müştekinin torunu olması nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 167/1-b maddesi gereğince hırsızlık suçu ve aynı Kanun’un 245/4. maddesi uyarınca banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu nedeniyle cezaya hükmolunamayacağı gözetilerek, 5271 sayılı CMK’nın 223/4-b maddesi gereğince şahsi cezasızlık sebebinin varlığı halinde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği nazara alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir…” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 2019 / 2716 K. sayılı ilamı)

“…sanığın maktulün annesi olması nedeni ile… üzerine atılı eylemin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 22/6. maddesi kapsamında kaldığı ve bu nedenle yüklenen suç açısından sanık hakkında şahsi cezasızlık sebebinin bulunması nedeniyle 5271 Sayılı CMK’nın 223/4-b. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, sanığın meydana gelen olayda kusurunun bulunmadığı yönündeki yanlış gerekçe ile sanık hakkında aynı kanunun 223/2-c-e. maddeleri gereğince beraat hükmü kurulması kanuna aykırı olup…” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2022 / 2214 K. sayılı ilamı)

Ceza yargılamalarında tarafların hukuki hak ve özgürlüklerini bilmeleri, sürecin sonucunda çıkacak kararın vicdanları rahatlatabilmesi adına önem arz etmektedir. Bu sebeple ceza yargılamasında avukat yardımının önemi oldukça fazladır. Sinan Eroğlu Hukuk ve Danışmanlık Ofisi, müvekkillerine profesyonel ve nitelikli kadrosu ile hizmet vermeyi sürdürmektedir. 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu