Yapay Zekâ ve Hukuk
Teknolojik gelişmeler her geçen gün artan bir ivme ile insan hayatına sirayet etmektedir. 21. yüzyıl, insan hayatını temelden değiştiren gelişmelere sahne olmuştur. İnsanlık, internet ile tanışmasının ardından her geçen gün yaygınlaşan ve erişilebilir olan teknolojik aletler vasıtasıyla bilgiye hiç olmadığı kadar kolay erişebilir hâle gelmiştir.
Bu teknolojik gelişmeler esnasında birkaç yıl öncesinin bilim kurgu senaryoları, hayatın olağan parçası hâline gelmeye devam etmektedir. Son yıllarda yaygınlaşan ve hızla gelişen teknolojik kavramların başında ise yapay zekâ gelir.
Yapay Zekâ Kavramı
Bir makinenin, bilgisayarın veya robotun insana özgülenen düşünsel yetileri kullanmasına yapay zekâ adı verilmektedir. İlk olarak 1950’li yıllarda fikri olarak ortaya çıkan yapay zekâ teknolojisi, insan yapımı bir makinenin canlı varlıklara ait zihinsel faaliyetleri yerine getirmesine olanak tanır.
Bilgisayar veya cep telefonu gibi makineler, onu kullanan insanın komutları ile belirli faaliyetleri yerine getirmek üzere tasarlanarak hayat bulmuş; zaman içerisinde yapay zekâ alanındaki gelişmelerin ardından bu cihazlar vasıtasıyla kişinin her türlü yardım alabildiği varlıklar meydana gelmiştir.
Yapay zekânın kullanım alanı kısıtlı üst düzey makinelerden gündelik olarak kullanıma sunulan çeşitli yerlere genişlemiştir. Kısaltılmış olarak AI şeklinde de anılan bu teknoloji; günümüzde süpermarketlerden otomobillere, ev aletlerinden internet programlarına kadar geniş bir yelpazede kullanım alanına sahiptir.
Yapay zekâ kullanan makinelerin bilgiyi işleme hızı bir insana göre oldukça hızlıdır. Bu sebeple insani pek çok görevin yerine getirilmesi esnasında sıkça yapay zekâ desteğinden faydalanıldığını söylemek mümkündür. Örneğin; araştırma yapan öğrenci, tercüman ihtiyacı duyan yabancı, bir konuda yeni fikirlere ihtiyaç duyan kişiler, uzun görevleri kısa sürede tamamlamak zorunda kalanlar yapay zekânın sunduğu hizmetlere başvurarak zamandan ve paradan tasarruf edebilecektir.
Bu gelişmelerin yalnızca gündelik hayatı değil, uzun süreler boyu herhangi bir değişikliğe uğramadan korunmuş pek çok disiplini de etkileyeceği ve daha önce hiçbir düzenlemeye tabi tutulmamış yeni yasal alanları beraberinde getireceği açıktır. Yapay zekâ çağında hukuk, çağa ayak uydurmaya çalışan bir bilim alanı olarak görülebilir.
Yapay Zekânın Hukuktaki Yeri
Yapay zekâ ve hukuk arasındaki ilişki, iki başlık altında incelenmelidir. Bunlardan ilki, yapay zekânın hukuk bilimi açısından kullanım alanları ve hukuki işlerde faydalı olacağı şekilleridir. Hukuk meslekleri ile ilgilenen ve hukuki araştırmalar yapan kişilerin en temel ihtiyacı; insan eli ile taranması çok uzun süreler alacak kanun, içtihat, öğreti ve benzeri hukuki metinler içerisinde gereksinim duyulan bilgiye kolay erişebilmektir.
İnternetten önce tamamen basılı kaynaklar üzerinden yapılan ve günler sürebilen bu işlemlerin süresi internet ile birlikte oldukça kısalmış olsa da kişinin istediği bilgiyi nerede araması gerektiğini bilemediği hallerde fiziki kaynak araması ile aynı kimliğe bürünen bir halin doğacağı söylenebilir.
Hukukta yapay zekâ kullanımı zaman kaybından ve bilgi kirliliğinden kurtulmayı sağlayabilir. Bu bağlamda geliştirilen mevzuat tarama uygulamaları ve asistan uygulamaları başta avukatlar ve yargıçlar olmak üzere hukukla ilgili herkesin hizmetine sunulur. Hukuki meselelerle ilgili işlerin büyük çoğunluğu bir takım metinlerin usule ve yasalara uygun biçimde, istem doğrultusunda hazırlanmasından ibarettir. Yapay zekâ uygulamalarının bu doğrultuda sunduğu en büyük kolaylıklardan biri ise ihtiyaç doğrultusunda eğitilebilir olmalarıdır.
Makineye gerekli görülen bilgi ve materyallerin sağlanması ile sağlanan bu eğitim neticesinde yapay zekâdan alınan verimin oldukça arttığı görülür. Dilekçe ve hukuki metinlerin yazımında özel olarak eğitilmiş makinelerin kullanımının arttığı, bu görevi üstlenmesi için özel yazılımların geliştirilerek yaygın kullanıma sunulduğuna günümüzde sıkça rastlanmaktadır.
Yapay zekâ olarak adlandırılan makineler, hukuk biliminin insana özgü vicdani yükümlülüklerini ve somut olayların duyu organları vasıtasıyla algılanması yardımıyla gerçekleştirilen muhakeme işlemini bir insan ile kıyaslanabilecek şekilde gerçekleştiremez. Yapay zekâ, insanın düşünsel ve eğitsel faaliyetlerine cevap veren, ona yardımcı olan bir sistem olarak görülmelidir.
Yapılan araştırmalarda yapay zekâ tabanlı sistemlerin verilen bilgiler doğrultusunda hukuki ihtilaflara yönelik olarak %70’in üzerinde başarılı kararlar verdiği görülmüştür. Fakat takdir edilecektir ki her türlü detayın sunulduğu bir senaryonun çözümlenmesi ile gerçek hayatta var olan ve çözümlenmesi insani kanaatleri gerektiren olayların sonuca ulaştırılması arasında ciddi bir fark mevcuttur.
Yapay zekâ bir insana göre erişiminde olan verileri işlemekte ve kaynakları taramakta hızlı olsa da hukuk ile yapay zekânın kesişiminin akıllı, hızlı ve pratik bir yardımcı araçtan öteye geçmesi günümüzdeki gelişmelere rağmen henüz mümkün gözükmemektedir.
Yapay Zekânın Hukuki Statüsü
Yapay zekâ ve hukuk arasındaki ilişkinin ikincil başlığı ise yapay zekâ hukuku kavramıdır. Hukuk; insana ilişkin ve insanlar arasında olan her türlü ilişkinin, etkileşimin ve hakkın düzenlendiği bir bilim olarak ele alındığında yapay zekânın kullanımı ve yasalardaki konumu hususunda da bu iki kavram arasında bir ilişkinin doğal olarak var olacağı söylenebilir.
Birkaç yıl gibi kısa bir sürede günlük hayatta yer edinmeyi başaran yapay zekâ kavramının hukuki anlamda henüz herhangi bir düzenlemeye tabi tutulduğundan söz edilmesi mümkün değildir. Başka bir ifadeyle Türk Hukuku’nda yapay zekâya yasal düzenlemeye henüz gidilmediği söylenebilir.
Fakat yapay zekânın yasalar ile düzenlenmesi hususunda dünyada bir takım adımlar atılmaya başlandığı göze çarpmaktadır. Avrupa Birliği parlamentosu tarafından kabul edilen ve 1 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe giren AB Yapay Zekâ Yasası buna ilişkin en güncel ve en geniş örneği teşkil eder. Küresel çapta bir ilk olması ile ayrıca önemli olan bu tüzük metni, yapay zekânın kişiliğine ilişkin düzenlemelerden ziyade yapay zekâ araçlarının kullanım biçimlerini düzenlemeyi amaçlar. Örneğin; kişinin parmak izi, yüzü gibi özellikleri vasıtasıyla tanınmasında kullanılan yapay zekâ tabanlı sistemlerin kişilik haklarına ilişkin ihlal teşkil edebilecek kısımları bir takım kısıtlamalara tabi tutulmuştur.
Tüm bunlara rağmen hukuki zeminde geniş tartışma konusu olarak sıkça irdelenen yapay zekânın hüviyetinin nasıl tespit edileceği ve tanımının neyi içermesi gerektiği hukuk öğretisindeki güncel tartışma konuları olmayı sürdürmektedir. Bu doğrultuda öne çıkan görüşlerden birisi, yapay zekânın kendi kişiliğinin olduğu ve yeterince gelişmiş bir makinenin insana özgü bazı eylemleri gerçekleştirerek hukuka aykırı fiiller meydana getirebileceğini savunur. Makinelerin kişilere özgü özelliklere haiz olmadığı ve insana atfedilecek kabilliyetleri taşımadığı görüşü ise anılan fikrin karşıt görüşü olarak destek görmektedir.
Kanunların ve bir bütün olarak hukukun teknolojik gelişmelerin hızına karşı daha yavaş ve tedbirli olarak geliştiği söylenebillir. Örneğin; internetin yaygınlaşması sürecinde hukukun yeni suç tiplerine, suç aleti olarak kullanılan yeni yöntemlere, internetle alakalı olarak ortaya çıkan ilişki ve çalışma türlerine entegre olması oldukça uzun bir süre almıştır.
Yapay zekâya sahip makineler ve bu kaynaktan doğan yeni hukuki ihtiyaçların henüz karşılık bulamadığı söylenebilir. Fakat şimdiden yapay zekâ hukuki işlerde geniş kullanım alanı bulmaya ve hukukla ilgili konularda başvurulan bir araç olarak genel kabul görmeye başlamıştır. Bu noktada Sinan Eroğlu Hukuk ve Danışmanlık Ofisi, yapay zekâyı çalışmalarına entegre ederek müvekkillerine hizmet veren öncü hukuk bürolarından biri olmayı hedeflemektedir.